Cenap Şahabettin Sözleri

Cenap Sahabettin Sozleri

Bu Sayfada Birbirinden Güzel Cenap Şahabettin Sözleri Yer Almaktadır , Cenap Şahabettin Sözleri Okuyup Arkadaşlarınız İle Veya Sosyal Platformlarda Paylaşabilirsiniz.
His ne kadar kolay değişirse, fikir değiştirmek o kadar zordur.

Erkeğin kalbi yaşlandıkça, kadının kalbi bozuldukça katılaşır.

Aşık, sevdiğine bakar, fakat onu görmez.

Sahte zarafet diken gibi batar ve diken gibi metanetsizdir.

Gençliğe çok kusur bağışlanabilir, çünkü nefsine tashihe vakti vardır.

Kadın erkekten yüksektir fakat düşünce, erkekten aşağı düşer.

Sevda ile kara sevda arasında hafif bir renk farkı vardır.

Yuvasını yakmadıkça, yılanın kökü kesilmez.

Neleri bilmediğini bilen çoktur; güçlük, neleri hiçbir zaman bilemeyeceğini bilmektir.

Anha minha (şu veya bu) hiç mahzursuz (zararsız) bir tek eğlence var: Bir tatlı rüya…

Dün bir ders, yarın bir muâdele, bugün bir öğretmendir.

Edebiyatın en tehlikeli düşmanları, kötü yazarlardır.

Zekasız kuvvet yıkabilir, ancak yapamaz.

Kartalın beğenmediğini, kargalar kapışır.

Güneşi istedikleri gibi görebilmeleri için, güneş tutulmasını ne kadar temenni edenler var.

Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha çok ayak patırtısı yaparlar.

Bırakın söylesin, dipsiz mubahaseleri kısa kesmenin en müessir çaresi budur.

Kusurumuz ne kadar çoksa, o kadar kusur ararız.

Büyüklere çok sokulmak ihtiyacını, ancak küçükler hisseder.

Tarih; bir tekerrürdür ama her devirde haylice değişerek.

Her ölen gassal elinden geçer, fakat temizlenmez.

Güneşten yüz çevirmedikçe, insan kendi gölgesine hayranlık duymaz.

Saygı, çok kere korkunun söylenmeyen şeklidir.

Her söz, bir cevap istemez.

Hatıralarımız yaşlandıkça, kendi kendine zenginleşen bir sermayedir.

Avamı (cahil halk) ümitli oldukça, bir cemiyet ölmez; en kötü idare, avamı me’yus edendir. (ümitsizliğe düşürendir)

Yüksek tepelerde hem yılana, hem kuşa rastlanır; birisi sürünerek, öteki uçarak yükselmiştir.

Giden muhabbete hiç kimse yetişemez.

Komedilerin çoğunda aşk vardır, aşkların çoğunda komedi olduğu gibi.

Hiçbir vaade inanmamak, her vaade inanmaktan karlıdır.

Başını semaya çarpmaktan bermutad cüceler korkar.

Gençler bana sofraya oturanların halini, ihtiyarlar sofradan kalkanların halini hatırlatır.

Kadın olsun, kitap olsun; cildine aldanma, içine bak.

İnsan, hakikaten enfes-i mahlûkat, eğer kalp genç kalsa ve dimağ yaşlı olsa.

Küçük kapılardan girmeye kendini mecbur bilenler, eğilirler.

Kavak ağacını beğenen ve seven pek az kişi gördüm, çünkü dosdoğrudur.

Aşık, buldukça bunar.

Düşmanlarını aldatmayanlar, dostlarını aldatmayanlardan daha çoktur.

Bir asılsız söz yerleşti mi, onu mantıkla yıkmaya çalışmayın, çünkü başaramazsınız. Onu zamana terk edin.

Kâinatta yalnız bir sosyalist tanırım; ecel.

Yalan kadar hiçbir hayvan, velûd değildir; bir yalan en aşağı on yalan doğurur.

Sizi sevmeyenler ya kendilerini anlamadığınız yahut çok iyi anladığınız adamlardır.

İnsan, tarihine her istediğini söyletebilir. Çünkü ölüler, itiraz edemezler.

Herkes patlamak ister ama tutuşmak tehlikesi olmasa.

Hakikat güneşini örten bulutların en kesifi, menfaattir.

Yaşayacak yenilikler, ancak eskiyi bilenlerden çıkar.

Gariptir, yükü çeken manda ses çıkarmaz da, kağnı inler.

Çok kere “iyi adam” ona deriz ki, hiçbir şey yapmaz; “ölü adam” dersek, belki daha doğru olurdu.

Gölgede yaşayanlar, güneşi göremezler.

İzzet-i nefse en ağır gelen şey, istihfaftır.

Her taassupta kaatil bir mahiyet vardır; tarihin taassubu hakikati öldürür; felsefenin taassubu fikri öldürür; dinin taassubu dini öldürür.

En vefakar dostumuz, gölgemizdir; o da yoldaşlık etmek için güneşli havayı bekler.

Fikir uğradığı dimağın değil, çıktığı dilin malıdır.

İnat, iradenin eşekliğidir.

Kalp söze başlayınca, akıl sağır olur.

İnsan kendi mevkiini, dostlarının gösterdikleri nokta ile düşmanlarının gösterdikleri nokta arasında aramalıdır.

Avam iyi anladığına değil, iyi işittiğine inanır; ona inanmalı.

Ehliyetli ve mütevazı olmak güç değildir; güçlük, hem ehliyetsiz hem de mütevazı olabilmektir.

Gerçek cesaret, yalnız ayıp ve hatadan korkmaktır.

Köhne fikirler, paslanmış fikirlerdir; söküp atmak güçtür.

Eski zaman, ‘’ısıramayacağın eli öp!’’ demiş. Asrımız aksine, ‘’kıramayacağın zinciri hiç olmazsa kemir’’ demiş.

Hangi yaşta olursak olalım, kendi çevirdiğimiz çemberin arkası sıra koşan çocuklarız.

Hak ve kuvvet, kılıçla kın gibidir; içinde kılıç olmayan kına kimse hürmet etmez.

Tarihe insan her istediğini söyletebilir, zaten ölüler itiraz edemezler.

Mevtin acılığını, sevdiklerimizin ölümünde tadarız.

Yanlış bildiklerimizi atsak, kafamızın yükü o kadar hafiflerdi ki.

Güzel bir eskiyi, güzel bir yeni yap; bence dahisin.

Fevkalâde (olağanüstü) ruhlarda fazilet gibi kusur da müstesna bir azamet ahr.

Sofunun riyası dindarı kandırır, dinsizi değil.

Yüksek fikirler; yüksek dağlara benzer, alışkın olmayanları korkutur.

Hayat; bir tabur vukuattır, kumandanı; tesadüf.

Kafalar, boş durdukça kalınlaşır.

Hayal, ruhun gizli kapısıdır; kötü fikirler, alelekser oradan gider.

Kalp, ne muğfil bir saattir; kâh bir günü bir ay kadar uzun, kâh bir ayı bir gün kadar kısa gösterir.

Haykıran sükûtlar vardır ki, ancak Allah işitir.

Vekarlı ruhlara âhanın merhameti de hasedi kadar ağır gelir.

Ne yapayım, diye düşünmektense bir şey yapma, düşün!

İstibdad, her temel milletin kürek cezasıdır.

Dinsiz vardır ki, inkarın esasları bir mabed teşkil eder.

Elinden geleni yapmadığın müddetçe, umduğunu bulamadığından şikâyette haksızsın.

Sözümüz güzel de olsa, ara sıra sükut ile çerçevelenmedikçe sevimli olmaz; gevezeler, mir-i kelâmda olsalar sevimsizdirler.

Ahirette dirilmek ümidi olmasa, sanıyorum ki hıfzısıhhaya riayet çoğalırdı.

Körler memleketinde görmek, bir hastalık sayılır.

Memuriyet, izzetli veya saadetli birer esarettir.

Bir yaştan sonra “istikbal” in adı, “ahır-ı ömür” oluyor.

Hayat bir kumardır, kazanmak için de maharet kadar da iyi zar lazımdır.

Aç gözlüyü minnettar edemezsin, doymaz ki!.

Hayat hiç şüphe yok ki bir komedyadır; fakat içinde çoğumuz ağlarız.

Tebaasının tepesine her hükümet kılıç asar; iyi hükümetler onlardır ki, astıkları kılıcı hissettirmezler.

Uzun söz, uzun akçe gibi kadınlara yakışır.

Yüksek makamlar yüksek tepeler gibidir, koşarak çıkanlar nefes darlığı hisseder.

Aşıkların en kanaatkari bile sevdiğinden ziyade sevilmek ister.

Düşmanlığı dostluktan ziyade saklayan yürek, pek azdır.

Vicdan yalan söylemez ama sık sık yanılır ve yanıltır.

Bir milletin miyar-ı medeniyeti, erbab-ı irfanına derece-i hürmettir.

Hakiki hürriyet, yüksek fikirlere esaret olmaktır.

Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür.

Hürriyet, hürriyetin ne olduğunu bilmeyenin hakkı değildir.

Doğruyu söyletmek değil, anlatmak güçtür.

Gariptir, ipeği yapan böcek değil de giyen kadın gururlanır.

Kibir ile aşk şu cihetten birbirine benzer ki, ikisi de kâr eder.

Köpeğe gem vurma, kendisini at sanır.

Adi fikre sarf edilmiş güzel ifadeden ziyade, adi ifade işinde gördüğüm güzel fikre acırım.

Politikada kabahat hiçbir zaman öldürenin değil, daima ölenindir.

Kalbin hacmini, ihata ettiği muhabbetler tayin eder.

Alnını ne kadar yüksek tutarsan, yere o kadar sağlam basarsın.

Herkes kendisini beşeriyet için elzem hisseder, halbuki beşeriyetin hiçbirimize ihtiyacı yoktur.

Erkek barut, kadın ateşse, aşka da körük denilebilir.

Tevâzu yaşmağa benzer; örterek güzelleştirir.

Göz, bazı dimağların penceresi, bazılarının dürbünü ve bazılarının da aynasıdır.

Her güzel çiçeğin etrafında, kötü otlar türer.

Yalnız seni sevenleri sevmek; sevgi değil, değiş tokuştur.

Sadakanı kör dilenciye vermeyi tercih et, seni görmeyeceği için nankörlükten kurtulursun.

Çok yazan değil, güzel yazan yaşar.

Hiç kimse ne tamamen olduğu gibi görünebilir ne de olmadığı gibi… Riyakar odur ki benliğinden sakladığı, gösterdiğine galiptir…

Ömründe hiç yalan söylememiş adama yalan söylemeye, hiç kimse cesaret edemez. Herkesin yalana cüreti, öyle adam bulunmadığı içindir.

Bir aşkın açtığı yaraya ancak yeni bir aşk merhem olur.

Örümcek ağı da bir tuzaktır ama, ancak sinekler için.

Tesadüfün yükselttiği adamlar, hakikaten yüksek adamlardan daha yüksek görünürler.

Altından kendini gözet. Zehiri hiçbir zaman teneke kutu içinde sunmazlar.

Halimize uymayan, bizi oyalayamaz.

Kendisini pek çok seven, çevresinde pek az sevilir.

Kötülük, kapısını aralık etmeye gelmez, ardına kadar açılır.

Şüphe, hummalı bir hastaya benzer; uyumaz, uyuyamaz, uyutmaz, dalsa da korkulu rüyalar görür.

Yüksel oğlum yüksel! Çıkmak için müracaat ettiğin merdiveni soran bulunmaz.

Dostunu hemen ölüverecekmiş gibi sev; düşmanını hiç ölmeyecekmiş gibi telâkki et.

Çok kere hiç aramadığımız şeylerden bahsederken, ”bulamadım” deriz.

İnsan genellikle, başkasına sürmek istediği çamura bulanır.

Çok yaşatmak elimizde değil, fakat adımızı çok yaşatmak elimizdedir.

Bir adamın efkarını sözler değil, hayatı gösterir.

Açıkgözlülük, sırasında göz yummayı bilmektir.

Zavallı koyun sürüsü, çobanı da besler, çoban köpeğini de, kurdu da.

Esarete düşmeksizin mutî ve istibdada varmaksızın amir olabiliyor musun, emin ol kuvvetlisin.

Hafıza, dimağımızın kumbarasıdır.

Ümitsiz yürek petrolsüz lambaya benzer, hiçbir şeyle aydınlatılamaz.

Aczini duymayan adam hakikaten kuvvetli değildir.

Budalalar meclisinde en zarif nükte, susmaktır.

İhtiyar olup genç görünmek, herhalde genç olup ihtiyar görünmekten hayırlıdır.

İyiliği, yalnız iyiler anlar; kötülüğü herkes…

Hiç kimseyi aldatmaksızın, kendini aldatabildin mi? İşte, ahlak dairesinde saadet budur.

Daima ara, bugün altın ararken bakır bulursun, yarın bakır ararken altın.

Bilmedikleri şeylerden bahsedenler, dikkat ediniz; söz söylerken, müstesna bir azamet takınırlar.

Menfaat; sandalyeye benzer, başında taşırsan seni küçültür, ayağının altında alırsan yükseltir.

Ekinlere bir kere de çiftçi gözüyle bakınız; başakları hükümdar tuğlarından ve taneleri incirlerden daha kıymetli bulursunuz.

Kalp; ancak fethedilebilir, istirdad edilemez.

İnsana en güzel sıfatı, “fani” diyen vermiştir.

Genellikle dayak atana kızar, dayak yiyene acırız. Bu ikisinden birinin yeri ne olsaydık, acaba hangisini kabul ederdik?

Yazısı ile okuyucularını yükseltmeyen yazar, ancak bir katiptir.

Herkese hak veren, hiç haksız çıkmaz.

Zevk-i selim çirkinliğe acır, zevk-i sakîm güzelliğe kızar.

Ettiği iyiliği ve gördüğü fenalığı unutmayan, gördüğü iyiliği ve ettiği fenalığı çabuk unutur.

Bir güzel kıyafet, iyi bir tavsiye mektubudur.

Sevgilim dinle, işte bâd-ı hazan, müteverrim misali öksürüyor, hem de bir öksürük ki çok sürüyor.

En çok bolluk getiren yağmur, alınteridir.

Eşeği mektep müdürü yapan, dershanelerin ahıra döndüğünden şikayet etmemelidir.

İnsan için en büyük kuvvet, kendisini olduğu gibi görebilmektir.

Taassubun her türlüsü çirkindir, hatta taassuba karşı taassup bile.

Kadın, erkek birbirini ikmâl eder diyorlar; halbuki alelekser biri diğerini tenkis eder.

Mertlik bir mazhariyettir ki, ekseriya ondan nasibini almayanların ağızlarında dolaşır.

İlim yalnız zekayı değil, hamakati de artırır.

İnsanlar; kırmızı bir güle doğru koşarlarken, çoğu zaman ayaklarının altında ezilen kır çiçeklerinden habersizdirler.

Bir istiyor insan onu, bir istemiyor ah! Sevmek dahi doğmak gibi, ölmek gibi bir şey.

İnsan yükseğe çıktıkça, pantolondaki yamanın görünmesi ihtimali artar.

Kadın erkekten, aslan yüreği içinde kuzu itaati ister.

Din bağnazlığı dini, tarih bağnazlığı tarihi öldürür.

Kabul etmediğimiz fikirlere karşı, ne kadar kuvvetli mantığımız vardır.

Pek çok seven, muhabbetini daima az bulur.

Tabiatın büyük haksızlığı; hayatı anlamayanlar kadar.

Ağaçların, çiçekler gözü, kuşlar dilidir.

Yalnız kendi nefsini düşünüp dost arayan, hizmetçi arıyor demektir.

Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır. Çıkarken baş döner, inerken gönül bulanır.

Hasisin kesesi, hayatına ve hayatı, kesesine bağlıdır.

Ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır.

Elemi bilmeyenin merhametine inanmayınız.

İnsan tükenir, şiir tükenmez; gökteki bazı yıldızlar gibi, yerde henüz nuru insanlara vâsıl olmamış şiirler vardır.

Para ile muhabbet olmaz, parasız muhabbette sürmez.

Berberler nasıl geveze olmazlar; sabahtan akşama kadar çenelerimizle oynuyorlar.

Her millet, karnında istikbal namıyla bir yavru taşır. O yavruyu düşürmek, sosyal cinayetlerin en büyüğüdür.

Aşk üstüne keder, kor üstüne kömür gibi düşer, evvela körletir, sonra alevlendirir.

Hülya ile yola çıkan, menzile elleri boş girer.

İftirak (ayrılık), her şiir-i muhabbetin son mısrasıdır.

Büyük kalpler; büyük binalar gibi daima kendilerini gösterirler.

Sürüden ayrılanı, sürü sevmez.

Karnı açlardan çok, kalbi açlara acırım.

Siyasi makamların çoğu bir tarafı pişmiş omletler gibi ancak altüst ettikten sonra yutulabilir.

Pek tabii olmaya gelmez, terbiyesiz derler. Pek samimi olmaya gelmez, saygısız derler.

Kuzusuna kıyamayan, kebap yiyemez.

Hatıralar; kocayan dimağların, koltuk değneğidir.

İnsaniyeti en çok seven hiç şüphem yok, yamyamlardır.

İnsan, sevdiğinden korkar fakat korktuğunu sevemez.

İhtiyarlarda maziyi görürüz; hâlbuki iyi baksak, istikbalimizi görürdük.

Haset, başkasının balını kedi ağzına zehir etmektir.

Aşıklar arasında hakaret, bûse ile ödenir.

Öyle yaşa ki; az bile yaşamış olsan, yaşamış olasın.

Tam bitaraflık, insan harcı değildir.

Çenesi düşmedikçe ihtiyarlar, az söz söylerler. Hayat onlara sözün faydasızlığını öğretmiştir.

Güzel fikir, doğru olmasa bile boşa gider.

Aynaya pek az bakan, kusurlarını pek az görür.

Kundak, bir gün öleceklerin sarıldığı kefen; kefen, bir gün doğacakların sarıldığı kundaktır.

Hakikati güneşe benzetirler, doğrudur. Gözlerimizi, yaralar korkusuyla çoğuna bakamayız.

Akıl yaşta değil baştadır. Doğru bir söz fakat aklı da başa yaş getirir.

İyi adam dediğimiz, kendimize çok benzeyendir.

Havas beğendikçe alkışlar, avam alkışladıkça beğenir.

Saadet, dağlar gibidir; ses verir ama kımıldamaz, bekler ki sen ona gidesin.

Hürriyeti suistimal eden, ona layık olmadığını itiraf ediyor demektir.

Avam yalanla avutanı, hakikatle korkutana tercih eder.

Ancak cücelerdir ki, küçüldüklerini hissetmezler.

Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde kalmaktır.

Fırtına gecelerinde, nakış işlenmez.

Elinden gelse her muharrir, bütün okuyucularına kendi zevkini aşılardı.

İçinde yaşadığı zamanı beğenmemek, aczin en yaygın şeklidir.

En acınacak mahluk, kaplumbağalar ile yürümeye mahkum küheylanlardır.

İnanmak istemeyeni, hiçbir mantık inandıramaz.

Meşe gölgesinde filizlenen yosunlar, çok kere kendilerini meşe fidanı sanırlar.

Güç olan kahramanca ölmek değil, kahramanca yaşamaktır.

Anlaşılanı anlamayanlardır ki, bermutad anlaşılmayacakları anlamak iddiasındadırlar.

En geveze kuş ümittir, kalbimizde hiç susmaz.

İki şey göründüğü kadar basit değildir: Sırasından gülmek ve ağlamak. Çünkü, gülünç duruma düşmeden her ikisini tam vaktinde yapanlar, büyük bir zeka eseri göstermiş olur.

Hasetlerin en zehirlisi, midenin hasedidir.

Kusurlarını gördüğüm için muhabbetim kalmadı deme, muhabbetim kalmadığı için kusurlarını görüyorum de.

Yalanların en müstekrehi, ahlak namına ihtiyar edilenlerdir.

Yalanı söküp atmadan hakikati dikmeye çalışma, tutmaz.

Zulmü affetmek büyüklük, unutmak ise küçüklüktür.

Her gelişi sevinç uyandıran iki misafir vardır; servet ve şöhret.

En sevimsiz faaliyet, başkasının pisliğini temizlemektir.

Mücadele-i hayatta ihraz-ı galebe için, sağlam kafa lâzımdır; insanlarda koçlar gibi kafa kafaya dövüşürler.

Kurduğu tuzağa düşmeyen avı, ahmaklıkla suçlayan avcı bile gördüm.

Gece, büyük ve kara renkli bir yapraktır.

Fen, din, ahlâk, menfaat; bunları uzlaştıran adamdan korkarım.

Talih, beceriksizlerin maharete verdikleri isimdir.

[infobox color=”